Gezi Parkı eylemlerinde göstericilere palayla saldıran ve bu nedenle “Palalı Sabri” olarak bilinen Sabri Çelebi’nin de sanıkları arasında yer aldığı davanın ilk duruşması bugün yapıldı.
‘Organize suç örgütü kurmak’, ‘insan ticareti’ ve ‘fuhşa teşvik’ ile suçlanan firari Sabri Çelebi’nin kardeşi olan Mehmet Emin Çelebi, savunmasında, “İşletmemiz bir batakhane değil, kaliteli bir mekandır. Bizi fuhuşla itham ettiler televizyonlarda. Biz böyle insanlar değiliz” dedi. Yabancı uyruklu mağdur kadınlardan Ahlam Oudra ise “Pasaportuma kimse el koymadı. Fuhuş yapmam için de zorlayan kimse olmadı. Sanıklardan hiçbirini tanımıyorum” diye ifade verdi.
Gezi Parkı eylemlerinde protestoculara palayla saldıran ve “Palalı Sabri” olarak bilinen Sabri Çelebi ile bir sanığın daha firari olduğu, 5’i tutuklu, 3’ü tutuksuz 10 sanık hakkında “kurulan suç örgütüyle yabancı uyruklu kadınlara zorla fuhuş yaptırdığı” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması, İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yapıldı.
Tutuklu 5 sanık, jandarma eşliğinde duruşma salonunda hazır edildi. Tutuksuz sanıklar ile sanık ve müşteki avukatları da duruşmada hazır bulundu.
“İLLEGAL HİÇBİR FAALİYET İÇERİSİNDE BULUNMADIM”
Sabri Çelebi’nin ağabeyi olan tutuklu sanık Hüseyin Çelebi, mahkemedeki savunmasında şunları söyledi:
“Ben, ara sıra gece kulübüne gidiyordum, ancak böyle bir olaya tanık olmadım. İllegal hiçbir faaliyet içerisinde bulunmadım. Silah taşıma gibi bir gereksinimim hiç olmadı. Hakkımdaki iddia ve suçlamaları kabul etmiyorum. Ben, yüksek lisans öğrencisiyim, iki kız çocuğum var. Fuhuşla itham edilmek onları da yaralıyor. Ben, o saatlerde ya evimde uyuyorum ya da vazifemin başındayım. Kardeşlerim olan sanıkların zaten bana talimat verme gibi bir durumları olamaz. Devlet memuruyum.”
Sanık Hüseyin Çelebi, mahkeme başkanının ‘Sabri neden yurt dışında’ sorusuna, “Onun orada iş yeri var” diye cevap verdi.
“SABRİ’YE ‘PALALI’ DEMELERİNİN SEBEBİ GEZİ OLAYLARI”
Mahkemede savunma yapan ve Sabri Çelebi’nin kardeşi olan tutuklu sanık Mehmet Emin Çelebi ise şunları söyledi:
“Ben, soruşturmanın başladığı tarihte zaten cezaevindeydim. 3 Temmuz 2020’de tahliye olduğumda bu soruşturma başlamıştı. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Ben, şirket bünyesindeki Opera isimli gece kulübünde işletmeci olarak çalışıyorum. Sabri’ye ‘Palalı’ demelerinin nedeni; Gezi Parkı olayları sırasında ‘Palalı’ diye isim taktılar, öyle kaldı. Müşterilerimiz mekanda Türklerin çalışmasından rahatsız olduğu için yabancı çalıştırıyorduk. Sabri 4 yıldır yurt dışında. Çalışan kadınların bir kısmı yabancı uyrukluydu. Bunların pasaportuna el konulması söz konusu değildir. Fuhuş iddiası da doğru değildir. İşletmemiz bir batakhane değil, kaliteli bir mekandır. Bize bu iftirayı attılar. Bizi fuhuşla itham ettiler televizyonlarda. Biz böyle insanlar değiliz.”
“PASAPORTUMA EL KONULMADI. ÇALIŞMAYA ZORLANMADIM”
Yabancı uyruklu mağdur Ahlam Oudra ise tercüman eşliğinde alınan beyanında, ilk kez 2014 yılında Türkiye’ye geldiğini söyleyerek şöyle konuştu:
“İlk kez 2014 yılında Türkiye’ye geldim. Son gelişimden bu yana 4 yıldır Türkiye’deyim. Birlikte yaşadığım erkek arkadaşım geçimimi sağlamaktadır. Herhangi bir yerde çalışmadım, kimseden bugüne kadar şikayetçi olmadım. Herhangi bir yerde zorla tutulmadım, çalışmaya zorlanmadım. Pasaportuma kimse el koymadı. Fuhuş yapmam için de zorlayan kimse olmadı. Dosyadaki diğer mağdureleri bu dosya nedeniyle tanıyorum. Daha önceden tanıdığım kişiler değiller. Opera isimli gece kulübüne erkek arkadaşımla birkaç kez gittim. Sanıklardan hiçbirini tanımıyorum. Kollukta bahsedildiği gibi bir ifade vermedim ama imza bana ait. Ben ifade verdiğimde barodan bir avukat gelmişti, tercüman da vardı. İfadeyi kendi avukatım olmadan imzalamayacağımı söyledim, ancak hazır avukat olduğunu söyledikleri için imzaladım. Benim kimseden şikâyetim yok.”
MAĞDUR AVUKATI: MÜŞTEKİLERE SANIKLAR ALEYHİNE BEYANLAR VERMELERİ İÇİN BASKI KURULMUŞ
Mağdurlardan 7’sinin avukatları, mahkemedeki beyanlarında, şikayetlerinin olmadığını söyledi. Bazı mağdurların avukatı Mehmet Turan Taylak, “Mağdurlar karakolda tutulurken özel avukatları ile beyanları alınmadan, bilerek ve kasıtlı olarak CMK’dan görevlendirilen avukatlarla beyanları alınmıştır. Müştekilere karakolda bilerek sanıklar aleyhine beyan vermeleri için baskı kurulmuş, ifadeler bizden gizlenmiştir. Bu durumu öğrendiğimizde hem Silivri hem de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. İdare mahkemesinde deport kararının iptali için dava açtık. Dosyada müvekkillerin fuhşa sürüklendiği beyanları gerçek değil” dedi.
Duruşmada savunma yapan diğer sanıklar da suçlamaları reddederek beraatlarını talep etti. Sanık avukatları ise soruşturmanın asılsız olduğunu ve müvekkillerine kumpas kurulduğunu savunarak, tutuklu müvekkillerinin tahliyesine ve tüm sanıkların beraatlarına karar verilmesini istedi.
DAVA 25 EKİM’E ERTELENDİ
Mahkeme, firari sanıklar Sabri Çelebi ile Müslüm Çelebi hakkındaki yakalama emirlerinin devamına karar verdi. Duruşma sırasında müvekkili Sabri Çelebi’nin Türkiye’ye dönmesi halinde mahkemeden tutuklanmaması yönünde güvence talep eden sanık avukatının bu talebini reddeden mahkeme, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek davayı 25 Ekim 2022 tarihine erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, hakkında 15 ayrı suçtan yakalama emri bulunan firari sanık Sabri Çelebi ile Mehmet Emin Çelebi ve Müslüm Çelebi’nin, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’, ‘insan ticareti yapmak’ ve 8 kişiye karşı ‘bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, yaptırmak, aracılık etmek veya yer temin etmek’ suçlarından toplamda 104’er yıldan 248’er yıla kadar hapisleri isteniyor.
6 şüpheli hakkında ise ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak’, ‘insan ticareti yapmak’ ve 8 kişiye karşı ‘bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, yaptırmak, aracılık etmek veya yer temin etmek’ suçlarından toplamda 104’er yıldan 196’şar yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Bir şüphelinin ise ‘suç örgütü üyesi olmak’ suçundan 2 yıldan 4 yıla kadar hapsi isteniyor.