Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, Al-Jazeera Televizyonuna konuk olarak gündeme ilişkin soruları cevapladı. Bakan Akar’ın açıklamaları özetle şöyle: “Sizin de bildiğiniz gibi iki önemli konu var. Bir gıda güvenliği, iki enerji güvenliğidir. Sizin de bildiğiniz gibi gıda güvenliği çok önemli. Tahıl da günlük yaşamda çok önemlidir. Dünyadaki tahıl üretimini 1/3’ü Ukrayna ve Rusya’dadır. Savaşın başından beri Ukrayna tahılını ihraç edemedi ve bu da dünyada çok büyük sorunlara yol açtı, özellikle Afrika’da, Ortadoğu’da. Eğer bu sorunu çözemeseydik dünyada kıtlık korkusu vardı. Tahılın Ukrayna limanlarından taşınması çok önemli bir iştir. Biz burada 25 bin tondan fazla tahıldan söz ediyoruz. Bunlar Ukrayna limanlarında yığılmış bir şekilde bekliyordu. Dahası şimdiye kadar hasat edilmiş tahıl var. Ukrayna limanlarındaki tahılı, Karadeniz üzerinden güvenli bir şekilde doğru adreslerine taşımak istiyoruz. O yüzden bu tahılı doğru ve güvenli bir şekilde taşımayı önemsiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Zelenski ve Putin ile görüşmeye devam etti. Savaştan önce sürekli ve sonra yüz yüze ve telefon üzerinden görüştü. Her şeyden önce savaşın olmaması için çabaladık. Başladıktan sonrada ateşkesin olması üzerine odaklandık. Savaştan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız bir çerçeve çizdi. Neticesinde iki devletin yetkilileri yan yana getirmek için girişimlere başladık. Sayın Cumhurbaşkanımız bu görüşmeler için çok büyük emek harcadı. Hükümetimizin diğer üyeleri, Ukraynalı ve Rus mevkidaşlarıyla bu sorunların çözümü için görüştüler. Ayrıca Birleşmiş Milletler tahıl için yapılan görüşmelerin başlangıcından beri desteğini sürdürdü.
Haziranın başından beri Rus ve Ukrayna tarafları ile görüşmelerimize başladık ve iki devletle kırmızı hat inşa etmeye karar verdik. O yüzden belirli çözümlere ulaşmak için Türkiye, Ukrayna ve Rusya generallerini Bakanlar arasında görüşmeleri takip etmek için görevlendirdi. Bu toplantıya Birleşmiş Milletler temsilcisi bir dostumuz da dâhil oldu. Böylece görüşmeler dörtlü yapıldı. Esas olan ilk adım 21 Haziran’da Moskova’da Türkiye ve Rusya askerî heyetleri arasındaki görüşmeydi
O zaman iyi niyet göstergesi olarak Ruslar, toplantı esnasında gemilerin Ukrayna limanlarından çıkmasını kabul ettiler. Bu çok önemli bir işaretti. Bu bizim umudumuzu arttırdı ve çalışmalarımıza devam ettik. 13 Temmuz’da Türkiye’de Birleşmiş Milletler temsilcileri ve Türk heyetinin de hazır bulunduğu esnada Rusya ve Ukrayna arasında bir görüşme oldu. Ortak bir prensip üzerine anlaşmış olmamız işimizi hızlandırdı ve bu ayın 22’sinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Rusya Savunma Bakanı ve Ukrayna Altyapı Bakanı huzurunda anlaşma imzalandı. Anlaşılan prensiplere dayanarak, İstanbul’da Koordinasyon Merkezi kuruldu. Gemilerin güvenli bir şekilde geçmesi için koridorları ve bunlara ek olarak limanlara giriş ve çıkış bölgeleri ile müşterek teftiş aletleri belirlendi. Merkez şu an aktif durumdadır. Rus, Ukrayna, Türk ve Birleşmiş Milletler temsilcileri Ukrayna limanlarında ilk gemiyi çıkarmak için hızlı bir şekilde çalışıyorlar. Tahıl yüklü gemilerin limanlardan güvenli bir şekilde çıkmasını önemsiyoruz. Ben de Birleşmiş Milletlere desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
“ÇOK YAKINDA İLK GEMİNİN UKRAYNA LİMANLARINDAN AYRILDIĞINI DUYACAĞIZ”
Tahılların taşınması için anlaşmayı hayata geçirmiş durumdayız. İlk gemiye tahıl yükleme çalışması hâlen devam ediyor. Çok yakında bu birkaç saat içinde olabilir. İnşallah geminin Ukrayna limanından ayrıldığını duyacağız. Bildiğiniz gibi Ukrayna’nın içinde tahıl olan üç liman var. Birincisi Odessa limanı, ikincisi Şoromes limanı ve üçüncüsü Yazni limanı. İstanbul’daki Merkez, tahılların gemilerle taşınması için faaliyetlerini planlıyor. Biz de bu tahılların güvenli bir şekilde taşınması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ama bu tahılların taşınmasından önce gemiler Türk, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler temsilcileri tarafından Ukrayna limanlarında teftiş edilecek. Bu gemiler mayınlardan temizlenmiş koridorlardan geçecek. Ukraynalılar bu koridorda bize yol gösterecek. Ondan sonra bu gemiler üzerine anlaşılan yollarda takip edilecek. Anlaşmaya bağlı olarak denizden, karadan veya havadan bir saldırı olmamasını garanti edeceğiz. Biz, burada insani bir davanın başarısı için çalışıyoruz. Milyonlarca insan bizleri bekliyor. Gıdaya ihtiyaçları var. En hızlı şekilde bu görevin başarıya ulaşması için her şeyi yapacağız. Gemiler Türk boğazlarına vardıklarında, geminin ve limanın kapasitesine göre güvenli ve farklı limanlara gönderilecekler. Buralarda gemiler de dört heyet tarafından teftiş edilecek. Yani Türkler, Ruslar, Ukraynalılar ve Birleşmiş Milletler. Sonrasında gemiler son rotalarına hareket edecekler. Boş dönen gemilerde Türk limanlarında kontrol edilecekler. İstenmeyen maddelerin olmadığına emin olduktan sonra yeniden Ukrayna’ya dönecek. Sonrasında bu operasyon düzenli bir şekilde tekrar edilecek. Anlaşmanın süresi 120 gündür. Taraflardan birinin anlaşmayı sonlandırma talebi olmadığı sürece, otomatik olarak devam edecektir.”
(Plan başarısız olursa B planı var mı?)
“Biz varsayımlar üzerine konuşmayalım. Biz, Birleşmiş Milletlerin de katıldığı Rus ve Ukraynalı tarafların uzun tartışmalarından sonra bu anlaşmaya varabildik. Bu uluslararası bir anlaşmadır. Bu anlaşmanın sağlıklı bir şekilde devam etmesini ümit ediyoruz. Bu plan için şimdilik ceza yok ve olmaması için tüm tedbirlerimizi aldık. Eminiz ki bu devletler imzaladıkları anlaşmaya bağlı kalacaklardır.
Savaştan önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Zelenski ile telefonda ve yüz yüze görüştü. Bu savaşın başlamasını istemiyordu. Ama savaştan sonra da her iki tarafla da askerî ateşkes sağlamak için konuştuk. Savaşı durdurup ateşkesi sağlamayı denedik. Aynı zamanda insani yardımlar için her iki tarafla görüşüyoruz.
Önce vatandaşlarımızı sonrasında diğer ülkelerin vatandaşlarını ve daha sonra ayrılmak isteyen Ukrayna vatandaşlarını tahliye ettik. Herkesin bildiği gibi Ukrayna’daki durum, bir insanlık dramına dönüşmüştür. Türkiye her zaman insani ateşkesi savundu. Bunu hayata geçirebilmek için her iki tarafla da görüşmelerimiz devam edecektir. Tahılla ilgili bu planın gelişecek ateşkesi sağlamayı temenni ediyoruz. Türkiye ilk günden itibaren iki taraf arasında arabulucu bir rol oynamıştır.
“DENGELİ BİR SİYASET İZLİYORUZ”
Bizim devlet olarak siyasetimiz ve planlarımız var ve bu siyaset ve planlar gayet açık ve nettir. Herhangi bir taraftan bir itirazla karşılaşmadık. Cumhurbaşkanımız, Karadeniz’de barış için bir siyaset izliyor. Savaşın ilk gününden itibaren Rusya ve Ukrayna’yı bu beladan kurtarmak istedik. Başından beri Ukrayna toprak bütünlüğünü desteklediğimizi, ateşkesi ve iki taraf arasındaki tansiyonunun düşmesini istedik. Aynı zamanda en yakın sürede insani durumun iyileştirilmesini istedik. Dengeli bir siyaset izliyoruz ve tarafsız kalmak için insani yardımda ısrarcıyız. Siyasetimiz bu şekilde devam edecektir. Kesinlikle bizim de çıkar ve menfaatlerimiz var. Aynı zamanda NATO’ya taahhüdüne riayet etmek istiyoruz.
“ENERJİ KRİZİNİ ÇÖZMEK İÇİN ÖRNEK OLACAK”
Sizin de takip ettiğiniz gibi Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve çabalarıyla önemli diplomatik bir başarı sağlanmıştır. Bu başarı tüm dünyanın takdirini kazanmıştır. Herkese de Türkiye’nin tutumunun ve her iki devletle iletişiminin önemini göstermiştir. Herkes son zamanlarda bu anlaşmanın önemini gördü. Uzmanlara göre Ukrayna limanlarından tahılın çıkmasıyla bu durum küresel gıda krizini azaltacak ve gıda fiyatlarında azalma olacaktır. Bu sevindirici bir durumdur. Bu durumun, enerji krizini çözmek için bir örnek olacağını düşünüyoruz. Gelecek dönemde enerji davasında çözüm olabilmek için bu yolu kullanabiliriz. Aynı zamanda bu durum Afrika’dan Avrupa‘ya ve Türkiye’ye göçün önüne geçmek için katkıda bulunacaktır. Türkiye bölgede ve dünyada barışın sağlanması için çalışmaya ve gıda krizi ve insani yardım konularında çözüm için üzerine düşünü yapamaya devam edecektir. Ayrıca tarafların anlaşmaya bağlı kalmaları hâlinde bu işin meyve vereceğine inanıyor ve tüm samimiyetimle bunu diliyorum.
“TERÖR KORİDORUNA İZİN VERMEDİK, VERMEYECEĞİZ”
(Suriye’de yeni harekât) Açık sözlülükle söyleyebiliriz ki diğer devletlerin kabul edip etmemesini önemsemiyoruz. 40 yıldır Türkiye’ye zarar veren bu terör örgütüyle savaşma hedefimiz var. Bu örgütle mücadele etmek bizim vazifemiz. 2011 yılından beri bu örgütün Suriye’de ve diğer yerlerde ortaya çıktığını biliyoruz. Müttefiklerimize ve dostlarımıza Suriye’nin terör örgütlerine bir yuvaya dönüştüğünü anlattık. Ama istediğimiz cevapları alamadık maalesef. PKK/YPG/PYD Kuzey Suriye’de bir terör koridoru tesis etmek istemiştir. Buna izin vermedik, vermeyeceğiz. Bu koridoru imha ettik. Tahran’da yapılan üçlü zirvede, Astana ruhunun sürekliliğini, kararlarını ve kazançlarını vurguladık. Terörizmin bütün ülkelerin sorunu olduğunu vurguladık. Ve terörle mücadelenin zaruri olduğunda mutabık kaldık. İran da Rusya da bunu kabul etti. Kuzey Suriye’de bulunan tüm terör örgütlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledik. İstihbarat kaynakları ve raporları bu örgütlerin yaptığı tüm faaliyetlerin birbirleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Suriye’de ve Irak’ta yaptığımız nefsi müdafaadır. Suriye’nin sınır ve toprak bütünlüğüne saygımız vardır. Bu yaptıklarımız aynı zamanda Suriye ve Irak içindir. Odaklandığımız diğer konu ise Ekim 2019’da Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile aramızda mutabakat zaptı vardı. Bu mutabakat zaptında, her devletin sorumlulukları ve kendi üzerine düşen vazifeyi bu mutabakat zaptına dayanarak yerine getirecekti. Buna rağmen Tel Rıfat ve Münbiç bölgeleri terör yuvalarına dönüşmüştür. Bu bölgelerden bize ve Suriyeli vatandaşlara karşı provokatif ateş açılıyor. Bu kabul edilemez. Gerekli olan neyse yapacağız. Kimsenin bizden hakkımızdan vazgeçmemizi talep etme hakkı yoktur. Suriye sınırı tarafından korkunç provokasyonlar var. İlgili taraflarla görüşmemizde Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı ile bu konuda görüştüm ve Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetini ilettim. Dedim ki Amerika Birleşik Devletleri’nin teröristleri durdurmak için yeterli tedbirleri almasını temenni ettiğimizi ilettim.
“ZAHO’DAKİ OLAY TERÖRİST SALDIRISINDAN BAŞKA BİŞEY DEĞİLDİR”
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivilleri hedef almayacağı bilinir. Tüm operasyonlarımızda, sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbiri alıyoruz. Bu konuda gerekli ehemmiyeti gösteren tüm kuvvet personelimizle gurur duyuyorum. Zaho’da turistik bölgede olan olayda hayatını kaybeden sivillere Allah’tan rahmet; ailelerine, Irak halkına ve her iki Irak hükümetine başsağlığı diliyorum. Bu konuda tahkikatları için Irak’taki tüm yetkililerle iş birliğine hazırız. İlk andan itibaren Iraklı yetkililerle görüştüm. Resmî bir şekilde tahkikat için koordinasyon niyetimizi bildirdik. Şunu söylemek istiyorum ki terör örgütleri özellikle Kuzey Irak’ta şiddetli darbeler almışlardır. Kalelerini yıktık ve desteklerini kestik. O yüzden Kuzey Irak’ta teröristler ve liderleri ahlak dışı her işi yapmaya çalışıyor. Sivillere saldırı, turistlere ve otellere saldırı ve ormanları yakmayı içeren açık, net ve yazılı talimatlar veriyorlar. Biz burada beşiklerinde çocukları öldüren ahlaksız bir örgütten bahsediyoruz. Zaho’da gerçekleşen olayı terörist saldırıdan başka bir şey değildir. Bu hem Irak halkı hem de bizim halkımızın için bir beladır. İki devletinde bu örgütten kurtulmak için birbirine destek olmaları gerekiyor. Kürtler ve Araplar dostlarımızdır. Biz bu savaşta PKK’lı ve DAEŞ’li teröristlerden başkasını hedef almıyoruz. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Yezidiler, Keldaniler ve diğer tüm mezhepler himayemiz altındadır.”
“DÜNYANIN GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE’YE İHTİYACI VAR”
(F-16 konusu)
“Neticeye varılamadı diyemeyiz. Bu süreç devam ediyor. Sizin de bildiğiniz gibi F-35 uçaklarında ortaklık projemiz vardı. Ama durduruldu. Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri 40 F-16 Block 70 modeline ihtiyacı var. Bunu Amerika Birleşik Devletleri’nden Türkiye’ye ihracını istedik. Aynı zamanda elimizdeki 79 F-16 uçağın modernizasyonunu talep ettik. Bu konuda geçen yıl doğal kanallarla Amerika Birleşik Devletleri’ne ilettik. Komşumuz ve NATO’da ortağımız Yunanistan, bu anlaşmayı durdurmak istiyor ve Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde bu uçakların Türkiye’ye satmaması için talep yolluyor. Uluslararası anlaşmalarda bu kabul edilemeyecek bir durumdur. Burada güçlenmemize katkı sağlaması gereken müttefik bir devletten bahsediyoruz. Çünkü bizim gücümüz onların gücündendir. Gördük ki Amerika Birleşik Devletleri Kongresi bu uçakların kullanımı ile ilgili kanun ve şartlar yayınladı. Biz de Türkiye’nin egemen bir devlet olduğunu ve şartlı bir şekilde uçak almayı kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu şartların daha sonra değişeceğine inanıyoruz. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, bu uçakları Türkiye’ye satmak için kurumsal davranacaktır. Çünkü biz müttefikiz. Beraber yapacak çok işimiz var. O yüzden Amerika Birleşik Devletleri’nin hatasından geri döneceğini umuyoruz. Sanıyorum ki ne olursa olsun Türkiye’nin bu uçakları elde etmesine engel olan kim olursa alnında bu utanç olacaktır. Biz bu boşluğu doldurmak istiyoruz. Eğer bu bizim için sıkıntı yaratırsa bizim alternatiflerimiz var. Türk Silahlı Kuvvetleri güçlüdür. Bize dayatılan şartları kabul etmemiz mümkün değildir. Ukrayna örneğinde gördüğümüz gibi dünyanın güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Özellikle müttefik ve dostlarımız ve Avrupalılar. NATO’da önemli bir rolümüz var. Dolayısıyla müttefiklerimizin ve ortaklarımızın bu uçakları satın almamızın önünde durmamaları gerekiyor.”