Takvimler 1995 yılının Eylül ayında bir hafta sonunu gösterirken, 28 yaşındaki bir yazılım mühendisi, bir internet sitesi tasarladı. Üstelik bu ilk sitesi de değildi. Bu genç mühendis, o yıllarda Silikon Vadisi’nin klasiğine dönüşmüş bir hayat hikayesine sahipti. Kod yazmayı daha 7’nci sınıftayken öğrenmişti ve kurduğu startup’ı Microsoft’un satın almasıyla daha 30 yaşına gelmeden milyoner olacak gibi görünüyordu.
Pierre Omidyar isimli bu genç mühendis, elde taşınabilen bilgisayarlar için yazılım geliştiren bir şirkette çalışıyordu. (O dönemde bu küçük bilgisayarların geleceğin teknolojisi olduğuna inanılıyordu.) Ancak boş zamanlarında kendi küçük internet projeleriyle uğraşmaktan da geri durmuyordu. Bu projelerin ardında çok basit bir fikir yatıyordu: İnsanların alım satım yapabilecekleri bir site geliştirme.
O yıllarda çevrimiçi alışveriş kavramı henüz çok yeniydi. Mayıs 1995’te Bill Gates Microsoft çalışanlarına gönderdiği bir iç yazışmada, “Şirketimizin birinci önceliği internettir” diyordu. Temmuz ayında eski bir yatırım bankacısı olan Jeff Bezos, “Dünya’nın en büyük kitapçısı” sloganıyla Amazon.com isimli bir internet mağazası açmıştı. Bir sonraki ay, en popüler web tarayıcı olan Netscape’in yaratıcısı halka açılmıştı. Kâr etmiyor olmasına karşın, borsaya açıldığı ilk günün sonunda şirketin değeri neredeyse 3 milyar dolara ulaşmıştı. Bu durum Wall Street’in de ilgisini çekiyordu. “Dot-com balonu” şişmeye başlamıştı.
İNTERNET BUNA HAZIR MI?
1995 yılında internetle haşır neşir olanlar zenginlik hayalleri kurmaya çoktan başlamıştı ama gerçekler henüz bu hayalleri yakalayabilecek durumda değildi. İnternet sürekli büyüyordu. 1995 yılındaki kullanıcı sayısı bir yıl öncesine kıyasla yüzde 76 artmıştı ama ortamın kullanıcı dostu olduğu söylenemezdi. Aradığınız içeriği bulmak zordu.
Ya metinlerin içine gömülü linkler aracılığıyla siteden siteye dolaşacaktınız ya da modern arama motorlarının doğumundan önceki en popüler internet portalı olan Yahoo!’nun editörlerinin kendi elleriyle seçtikleri içeriklerden oluşan bir sayfadan faydalanacaktınız. Zaten öyle çok fazla içerik de yoktu. 1995’teki internet sitesi sayısı 23.500’dü. (Bu sayı 5 yıl sonra 17 milyona ulaştı.) Var olan internet sitelerinin çoğu da ya bomboştu ya da zar zor kullanılır haldeydi.
Ancak internetin ilk zamanlardaki küçüklüğü ve yavaşlığı aynı zamanda da bir çekicilik unsuru yaratıyordu. İnternet alemine adım atmak o alemde yapacak çok fazla şey olmasa da insanlara heyecan veriyordu. Sadece ‘merhaba’ demek için, hayvanlarının fotoğraflarını paylaşmak için Uzay Yolu dizisine meraklı başkalarını bulmak için internet siteleri kuruyorlardı. Birbirlerine bağlanmak istiyorlardı.
Pierre Omidyar (sağda) ve eBay CEO’su Meg Whitman
“FARKLI BİR ŞEY YAPMAK İSTEDİM”
Omidyar bu yaşam biçimini yürekten sevenlerdendi. Üniversite yıllarından bu yana internette uzun zamanlar geçiriyordu. Çeşitli topluluklara üyeydi. Ancak hızla büyüyen dot-com zenginliğini endişeyle izliyordu. İlerleyen zamanda bir gazeteciye yaptığı açıklamada, internetin tepesine tırmanmaya çalışan şirketlerin kullanıcıları sadece birer “cüzdan ve göz” olarak gördüğünü söylemişti.
Omidyar’a göre, ticarileşme çabaları sadece kaba ve yavan değildi, aynı zamanda zombi benzeri bir pasifliği de yaygınlaştırıyordu: “Buraya bakın, buraya tıklayın, kredi kartı numaranızı girin” şeklindeki bu yaklaşımın internetin katılımcı doğasını tehdit ettiğine inanıyordu.
Daha sonra yaptığı bir açıklamada, “Farklı bir şey yapmak istedim” demişti Omidyar. “Bireye tüketici olmanın dışında üretici olmanın da gücünü vermek istedim.” Eylül 1995’te kurduğu internet sitesinin ardında yatan amaç da buydu. Sitenin adını AuctionWeb (müzayede ağı) koymuştu. Herhangi bir kişi bir şeyi satışa çıkarabilecek, yine herhangi bir kişi bu şeye bir fiyat teklifinde bulunabilecekti. Satışa sunulan şey en yüksek fiyat teklifini verene gidecekti. Ekonomi ders kitaplarında anlatılanlara benzeyen mükemmel bir piyasa olacaktı. Rekabet mucizesi sayesinde arz ve talebin kesiştiği noktada, satılan ürünün gerçek fiyatı ortaya çıkacaktı.
HER SATIŞTAN PAY ALMAYA BAŞLADI
Site hızla büyüdü. İkinci haftada satışa sunulan parçalar arasında bir motosiklet, Superman’li bir beslenme çantası ve Michael Jackson’ın imzalı bir afişi gibi oldukça değerli ürünler vardı. Şubat 1996 itibarıyla sitenin trafiği hosting şirketinin ücret artışına gitmesini gerektirecek kadar artmıştı. Bunun üzerine Omidyar masraflarını karşılamak için satışlardan belli bir yüzde almaya başladı ve neredeyse ilk günden kâra geçti. Boş zamanlarında uğraştığı proje ciddi bir işe dönüşmüştü.
Ancak kusursuz piyasa o kadar da kusursuz değildi. Satıcılarla alıcılar arasında tartışmalar çıkıyordu ve Omidyar sık sık yargı mercii olarak göreve çağırılıyordu. Hakemlik yapmak istemeyen Omidyar, kullanıcıların meseleleri kendi aralarında çözmeleri için bir forum sistemi geliştirdi.
İnsanlar birbirlerine yorum yapacak bu da bir çeşit skorlama sistemine dönüşecekti. Sitede paylaştığı mektupta Omidyar, “Gerektiği noktada övmeyi bilin, uygun olan yerde şikâyet edin” diyordu. Dürüst olmayan kullanıcılar elenecek, dürüstler ödüllendirilecekti. Ama bunun için tüm kullanıcıların kendilerine düşeni yapması gerekiyordu Omidyar, “Bu büyük umut sizin aktif katılımınıza bağlı” yazmıştı.
AuctionWeb’in başarısı kullanıcılarının katkısıyla belirlenecekti. Ne kadar katkı verirlerse site de o kadar faydalı olacaktı. Satış sitesi üyelerin oluşturduğu bir topluluğa dönüşecekti. Omidyar’ın umduğu üzere hem tüketici hem üretici olacaklardı. Ürettikleri şeylerin başında da sitenin içeriği gelecekti.
1996 yazı itibarıyla AuctionWeb, her ay 10.000 dolar kazanç getiriyordu. Omidyar maaşlı işini bırakıp zamanının tamamını bu işe ayırmaya karar verdi. E-ticaret çılgınlığını eleştirerek yola çıkmış, nihayetinde başarılı bir e-ticaret şirketine sahip olmuştu. 1997 yılında şirketin adını eBay olarak değiştirdi.
Omidyar şu an eBay’in yüzde 5, PayPal’in ise yüzde 6 hissesine sahip. Aynı zamanda halen eBay’in yönetim kurulu üyesi olan Omidyar, 17 Haziran 2022 itibarıyla 9,3 milyar dolarlık servesiyle dünyanın en zengin 197’nci kişisi. Kurucusu olduğu Omidyar Network aracılığıyla küresel sorunlara çözüm arayan kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yatırımlar yapıyor. Omidyar ayrıca haber sitesi The Intercept ile eğlence şirketi Topic Studios’un tepe kuruluşu olan First Look Media’nın kurucusu.
Omidyar şu an eBay’in yüzde 5, PayPal’in ise yüzde 6 hissesine sahip. Aynı zamanda halen eBay’in yönetim kurulu üyesi olan Omidyar, 17 Haziran 2022 itibarıyla 9,3 milyar dolarlık servesiyle dünyanın en zengin 197’nci kişisi. Kurucusu olduğu Omidyar Network aracılığıyla küresel sorunlara çözüm arayan kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yatırımlar yapıyor. Omidyar ayrıca haber sitesi The Intercept ile eğlence şirketi Topic Studios’un tepe kuruluşu olan First Look Media’nın kurucusu.
* * * * *
eBay internetin ilk büyük şirketlerinden biriydi. Erken dönemde kâra geçti, dot-com çağında büyüdü, balonun patlamasının etkilerinden sağ çıktı ve hâlâ da dünyanın en büyük e-ticaret şirketlerinden biri arasında. Ancak eBay’i asıl ilginç yapan şey bugün “platform” dediğimiz yapıya yıllar önce kavuşmuş olması.
eBay sadece koleksiyoncuların nadir bulunan oyuncakları en iyi fiyatla satın alabilmek için sabaha kadar ekran başında oturdukları bir site değildi. Bugünden geriye baktığımızda gördüğümüz üzere aynı zamanda internetin tarihinde çok önemi bir kilometre taşıydı. Omidyar’ın sitesi Google, Facebook ve diğer teknoloji devlerinin internetin kâr potansiyelini açığa çıkarmasını sağlayan “platformlaşma” stratejisinin ilk unsurlarını barındırıyordu.
Araştırmacı Tarleton Gillespie, platform kelimesinin kullanılmasının stratejik bir anlam taşıdığını öne sürüyor. Google gibi şirketlerin ürünlerini böyle tanımlaması bir açıklık ve nötrlük algısı yaratıyor. “Biz sadece destekçiyiz, tek yaptığımız diğerlerinin etkileşimlerini kolaylaştırmak” gibi bir mesajı olan bu ifade şirketlerin dijital yaşamdaki aktif kontrol rolünü gizliyor.
İNTERNET APARTMANINA HOŞ GELDİNİZ
İnterneti anlatabilmek için platformun yanı sıra bir apartman benzetmesi de kullanılıyor. Çünkü internet temelden çatıya doğru yükselen bir bina gibi. Bodrum katından geçen borularda veriler taşınırken, daha üst katlarda siteler ve uygulamalar yer alıyor. Üst kattaki dairede suların akabilmesi için bodrum katındaki boruların sağlam olması gerekiyor. Biz kullanıcılar da üst katlarda zaman geçiriyoruz. Teknoloji şirketlerinin platform diye adlandırdığı alanlar da bu üst katlar.
Platformları daha iyi anlamak için internetin özelleşme sürecini de anlamak gerekiyor.
Bilindiği üzere internet 1970’li yıllarda ABD’li askeri araştırmacıların geliştirdiği deneysel bir teknoloji olarak ortaya çıktı. 80’lerde hükümetin sahip olduğu ve özellikle akademisyenlerin kullandığı bir bilgisayar ağına dönüştü. Ardından 90’larda özelleşme süreci başladı. Bu süreçte özel sektör bir gecede internetin sahibi olmadı.
Şirketler kâr amacını internetin her kademesine yavaş yavaş işledi. Bilimsel araştırmalar için geliştirilmiş bir sistem, kâr maksimizasyonu için yeniden şekillendirildi. Yazılım, donanım, yasal altyapı ve girişimciliğin bir harmanı olan bu süreç internetin her unsuruna temas etti.
Özelleşme süreci bodrum katındaki borularla başladı ve üst katlara yayıldı. Omidyar, AuctionWeb’i kurmadan 5 ay önce Nisan 1995’te ABD hükümeti özel sektörün boruların kontrolünü eline almasına izin verdi. Haneler ve işletmeler çevrimiçi olmak istiyordu. Telekom şirketleri de isteklilerin çevrimiçi olmasına yardım ederek para kazanıyordu.
Ancak çevrimiçi insan sayısını artırmak sistemin kâr potansiyelinin çok küçük bir kısmıydı. Yatırımcıların ilgisini çeken asıl şey, insanların internette yapıklar şeyler üzerinden para kazanma ihtimaliydi. Bir başka deyişle bir sonraki adımda, üst katlardan elde edilen kârın nasıl artırılacağını çözmek gerekiyordu. Asıl para erişimin kendinden değil eylemden gelecekti. İnsanların alım satım yapacakları bir alan oluşturup bu satışlardan yüzde alan Omidyar’ın başarıyla yaptığı şey de buydu.
3 YIL İÇİNDE MİLYARDER OLDU
Dot-com patlaması Netscape’in Ağustos 1995’teki halka arzıyla başladı. Sonraki yıllarda on binlerce startup kuruldu. Bu startup’lar yüz milyarlarca dolar yatırım aldı. Risk sermayesi akıl almayacak bir hal aldı. Sadece ABD’deki risk sermayesi yatırımlarının toplam miktarı 1995-2000 yılları arasında yüzde 1200 büyüdü. Yüzlerce dot-com şirketi halka açıldı ve değerleri katlandı. Bu çılgınlığı zirveye çıktığı günlerde teknoloji hisselerinin topla değer 5 trilyon doların üstündeydi. eBay 1998’de halka açıldığında, ilk günkü işlemler sonucu şirketin değeri 2 milyar doların üzerine çıktı. Sonraki yıllarda hisse değerinin sürekli artmaya devam etmesi, Omidyar’ı bir milyarder yaptı.
Ancak çok büyük yatırımlar alan şirketlerin pek çoğu aslında para kazanmıyordu. Bütün bu heyecan kâra dönüşmeyince 2000 yılında balon patladı. Mart-Eylül arasında Bloomberg İnternet Endeksi’ndeki 280 hisse 1,7 trilyon dolar civarında değer kaybetti. Bir sonraki yıl işler daha da kötüye gitti ve dot-com çağının sonu geldi.
Dot-com deneyinin sonunun gelmesinde birçok faktör etkiliydi ama asıl sorunlar yapısaldı. Dot-com şirketleri, binanın üst katlarını da hızla özelleştirmek istiyordu ancak böyle bir girişimi mümkün kılacak altyapı hazırlanmamıştı. Şirketler halen kullanıcı aktivitelerini kâra dönüştürmekte zorlanıyordu.
90’ların ortasından sonuna kadarki dönemde, internet özel bir mülktü ama kâr optimizasyonu yapılmamıştı. Halen araştırmacılar için tasarlandığı zamanlardaki şeklini koruyordu ve bu yapı yeni talepleri karşılayamıyordu. Bunun için teknik, sosyal ve ekonomik anlamda gelişmeler yaşanması, yeni sistemler kurulması gerekiyordu. eBay bu sistemlerin nasıl olması gerektiğine dair önemli ipuçları içeriyordu.
* * * * *
eBay’in sitenin devamlılığında en önemli görevi kullanıcılara vermesi aslında bir geleneğin ürünüydü. 1971 ylında Ray Tomlinson isimli bir yazılımcı e-postayı icat etti. O zamanlar daha internet yoktu. Tomlinson Pentagon’un ülkedeki bilgisayarları birbirine bağlamak için kullandığı ağ olan Arpanet’ten faydalanıyordu.
E-posta kısa sürede Arpanet’teki en popüler şey haline geldi. İki yıl sonunda ağdaki trafiğin dörtte üçünü e-posta yazışmaları oluşturuyordu. İnternetin 1980’lerde yaygınlaşmasıyla e-postanın yaygınlığı da arttı. Uzaklardaki birilerine anında mesajlar gönderebilmek çok çekici bir fikirdi. Yeni iş birlikleri ve diyalog biçimleri doğuran bu teknoloji, “mesaj grupları” ile de ilk çevrimiçi toplulukların oluşumunu sağladı
E-posta sadece faydalı bir araç değildi. Aynı zamanda kablolar ve bilgisayarlardan oluşan internetin insanlaşmasını sağladı. Artık internet arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz, yabancılarla sert tartışmalar yaşayabileceğiniz bir ortamdı. En çekici yanı diğer insanları da barındırmasıydı. World Wide Web’in yaratıcısı Tim Berners-Lee bile yıllar sonra yazdığı bir yazıda “Ben bunu sosyal etkisi için tasarladım; insanların birlikte çalışmalarına yardım etmek için…” diyordu.
Topluluk hissi, Omidyar’ın da internette en sevdiği şeydi. Dot-com çılgınlığının bunu öldüreceğini düşünüyordu ve bu düşüncesinde yalnız da değildi. Ama bir anti-kapitalist de değildi. Piyasanın özgürleştirici gücüne inanan bir liberterdi. Ticarileşme fikrine değil, o sırada geçerli olan ticarileşme şekline karşıydı. İnternet şirketlerinin kullanıcılara müşteri muamelesi yapmasını sevmiyordu. Çünkü bu kişiler internetin sosyal bir araç olduğunu anlamıyordu.
eBay tam olarak bu noktadan hareket ediyordu. İlk günden itibaren AuctionWeb kullanıcılarına “topluluk” dendi, bu tanımlama şirketin kimliğine ve operasyonlarına da yansıdı. Omidyar topluluğu piyasadan korumak değil, bir piyasa olarak yeniden şekillendirmek istiyordu.
BILL GATES “EN AZ 10 YIL” DEMİŞTİ AMA…
Microsoft CEO’su Bill Gates de anı fikirdeydi. 1995’te yayımlanan kitabı “The Road Ahead”de Gates, interneti “nihai piyasa” olarak nitelendiriyor ve bu vizyonunu New York Borsası’ndaki ya da bir semt pazarındaki hareketliliği hatırlatarak anlatıyordu: “Milyar dolarlık anlaşmalardan flörtlere, insan faaliyetlerinin her türlüsü burada yaşanır.” Gates bu rüyanın gerçekleşmesi için en az 10 yıl daha geçmesi gerektiğini düşünüyordu ama kitap raflarla buluştuğunda AuctionWeb bu pazar yerini oluşturmaya başlamıştı bile.
Topluluğu pazarla bir araya getirmek kazançlı bir inovasyondu. Topluluğun etkileşimleri pazarın mali değerini artırıyordu. Topluluk kısmında AuctionWeb kullanıcıları, birbirlerini puanlamaları, kargo hizmetleri konusunda tavsiye vermeleri gibi ücretsiz eylemler yapmaya teşvik ediliyordu. Katılımcı sayısı arttıkça sitenin çekiciliği de arttı. Daha fazla kullanıcı daha fazla satılık ürün, müzayedelere katılan daha fazla kullanıcı ve daha değerli bir site anlamına geliyordu. (Bir şeyin değerinin kullanıcı sayısına paralel artmasına ekonomistler “ağ etkisi” adını veriyor.)
Sitenin bir diğer artısı da sadece aracı olmasıydı. Alan da satan da kullanıcılardı, Omidyar nakliye masraflarıyla uğraşmak zorunda değildi. Böylece hem her satıştan para kazanıyor hem de maliyetlerini minimumda tutabiliyordu. Evanter yoktu, depo yoktu, sadece bir site vardı.
eBay zamanla ABD dışındaki ülkelerde de faaliyet göstermeye başladı
MÜDAHALE ETMEDEN OLMUYORDU
AuctionWeb aracı olmanın ötesinde bir yasa koyucu ve bir mimardı. İnsanların nasıl etkileşim kuracağına dair kuralları belirliyor, bunun için gerekli alanları inşa ediyordu. Omidyar aslında pazarın kullanıcılar tarafından idare edilmesini istiyordu. Yani site kendi kendini yönetecekti. Ama sitenin bir noktaya kadar egemenlik kurmadığı durumda pazarın da işleyemeyeceği kısa sürede anlaşıldı.
Forum buna çok iyi bir örnekti. Kullanıcılar yorumları manipüle ediyor, arkadaşlarına övgüler yağdırıyor, olumsuz yorum yapanları düşmanlarının üzerine salıyorlardı. Şirket sürekli müdahale etmek zorunda kalıyordu. Üstelik sadece pazarı idare etmek yeterli değildi. Yeni ürün kategorileri oluşturmak, yeni ülkelere açılmak, böylece siteyi yeni kullanıcılara açmak gerekiyordu. eBay, 1998’de halka arz edildikten sonra hissedarlar özellikle bu son konuya çok önem veriyordu.
Ağ etkisi sayesinde eBay’in aracı ve egemen konumu kısa sürede kâra dönüştü. Şirket 2000-2001 krizini birkaç küçük sıyrıkla atlattı.
eBay’in kendisini yeniden inşa etmeye çabalayan teknoloji sektörü üzerindeki etkisi bilinçli ya da doğrudan değildi ama aradaki benzerlikler de gözden kaçmıyordu. Omidyar’ın 1990’larda oluşturduğu topluluk pazarı, geleceğe ilişkin ipuçları veriyordu. Geleceğin standartlarında ilkeldi, çünkü internet henüz kâr maksimizasyonu için şekillendirilmemişti. Ama bu yeniden şekillendirmeyi başaracak olan şirketler, Omidyar’ın uyguladığı temel örüntüleri geliştiriyordu. Bu sistemlere platform dense de asıl benzedikleri şey büyük alışveriş merkezleriydi.
HEPSİ BİRER ALIŞVERİŞ MERKEZİ GİBİ
Bugün Google, Facebook ve Amazon birer internet AVM’si. Bu özel mülkiyete ait kamusal alanların sınırları belli ve içlerinde birçok etkileşim yaşanıyor. Tıpkı bir AVM gibi bu etkileşimlerin bazıları ticari bazıları ise sosyal. Ancak bu AVM’leri gerçek AVM’lerden ayıran şey, her yaptığımızın bir veriye dönüşmesi. Tıklamalar, sohbetler, paylaşımlar, aramalar, ne kadar küçük olurlarsa olsunlar bir dijital iz bırakıyorlar. Bu izler de yepyeni düzenler kurmaya fırsat yaratıyor.
Gerçek AVM’ler, markaların mağazaları kiralaması üzerinden para kazanan yerler. İnternet AVM’leri de eBay’in en baştan beri gösterdiği üzere benzer şekilde para kazanıyor. Ama bu farklı bir kira: Veri kirası. İçlerinde gerçekleşen etkinliklerin bıraktığı dijital izleri ve toplayıp paraya çevirebiliyorlar. Üstelik mekânın her noktasını kontrol altında tuttuklarından, ufak kod değişiklikleriyle daha fazla ya da daha farklı izler üretmemizi sağlıyorlar.
Bu izler o kadar değerlendi ki onları toplayıp analiz etmek, bir internet AVM’sinin bir numaralı görevine dönüştü. Kaydedilen ve analiz edilen bu veriler, hedefli reklamlardan makine öğrenmesine ve sohbet robotlarına kadar çok farklı yollarla paraya çevrilebiliyor. Veriler yatırımcıların teknoloji şirketine olan inancını da koruyor. Çünkü bir şirketin elinde tonlarca veri olması o şirkete değer katıyor. İnternet AVM’lerini öncüllerinden ayıran da bu: Veri üretmek ve o veriden faydalanmak için üretilmiş olmaları.
Bu karmaşık işleyişi 1995 yılından öngörmek pek olası değildi. Ama AuctionWeb, bunun bir gün gerçek olabileceği yönünde atılmış çok büyük bir adımdı. Modern internetin hikâyesi çoğunlukla bugün hayatımızın merkezinde olan Google, Facebook, Amazon ve diğer devler üzerinden anlatılıyor. Ama onlardan önce eBay vardı ve bir boş zaman aktivitesi olarak geliştirilen bu site internetten çok para kazanma yolunun taslağını çizerek başarıya ulaştı.
The Guardian’ın “‘Wallets and eyeballs’: how eBay turned the internet into a marketplace” başlıklı haberinden derlenmiştir.