Derleyen: Can Şişman / Milliyet.com.tr – Henüz resmi olarak boşanmasa da kocasından ayrı bir evde yaşıyordu. Çocukları yanındaydı. Büyük oğlu 9, küçük oğlu ise henüz 3 yaşındaydı. Gönlünü kocasının şirketinde çalışan bir adama kaptırmıştı. Sırılsıklam aşıktı sevgilisine. Fakat sevgilisi de tıpkı kendisi gibi evliydi ve boşanmaya pek de niyeti yoktu. Her ne kadar farklı kişilerle evli olsalar da ikilinin ortak bir bağı vardı. 3 yaşındaki minik Andrew aslında ikisinin aşkının bir meyvesiydi. 1976’nın kasım ayında yaşanacak olaylar, bu gizli aşkın tüm dünya tarafından duyulmasını sağlayarak cinayetle sonuçlanan bir trajedinin başlangıcı olacaktı. Gerçekler ise ancak neredeyse yarım yüzyıl sonra aydınlığa kavuşmaya başlayacaktı.
EVLİLİĞİ ÇATIRDAMAYA BAŞLADI
İskoçya’da yaşayan MacRae çifti 1960’lı yıllarda tanışmıştı. Her ikisi de orta sınıf ailelerin çocukları olan Renee ve Gordon MacRae çifti, bir süre flört ettikten sonra evlilik kararı aldı. 1963 yılında düzenlenen bir törenle dünya evine giren çift heyecanlıydı. Gordon MacRae bir inşaat firması sahibiydi. Üstelik bu şirket kendisine aile yadigarıydı. Gerçek adı Christina Catherine olan ev hanımı Renee MacRae ise vaktinin çoğunu evde geçiriyordu. Maddi açıdan iyi durumda oldukları için çalışma ihtiyacı hissetmiyordu. Hayatı evde çocuk bakmak ve ev işleriyle ilgilenmekle geçiyordu. Babasıyla aynı isme sahip olan oğulları Gordon Junior 1967 yılında doğdu. Gordon Junior bir anda ailenin odak noktası haline gelmişti.
İlk kez anne olma tecrübesi yaşayan Renee MacRae, uykusuz geçen günler ve gecelerde oğlunun bakımını üstleniyor, ev dışına nadiren çıkıyordu. Renee MacRae, oğulları büyümeye başlayana kadar hayatını sadece dört duvar arasında geçirdi. Kocası ise enerjisinin çoğunu günden güne büyüyen şirketine ayırmaya başlamıştı. Renee MacRae haklıydı. Çünkü Gordon MacRae, kendi şirketinde resepsiyonist olarak çalışan Vivienne adlı bir kadınla birliktelik yaşıyordu. Doğum sonrası depresyon sürecinde zorlanan Renee MacRae kocasından ilgi ve şefkat beklerken Gordon MacRae ise vaktinin çoğunu Vivienne adlı kadına ayırmayı seçiyordu. Evlilikleri aralarına giren soğukluk yüzünden çok geçmeden çatırdamaya başlayacaktı.
ARALARINDAKİ ÇEKİME ENGEL OLAMADI
1972 yılına gelindiğinde Gordon Junior artık 5 yaşındaydı. Renee MacRae oğlunun büyümesiyle birlikte daha çok evden dışarıya çıkıyor, kocasıyla ilişki yaşadığına emin olduğu Vivienne adlı kadını görmek için sık sık Gordon MacRae’nin iş yerine ziyaretlerde bulunuyordu. Bu ziyaretlerdeki asıl amacı kocasının bir başka kadında ne bulduğunu çözmekti. Fakat hayat ona çok daha farklı bir oyun hazırlıyordu. O güne kadar yaşadığı en tutkulu aşkla bu iş yerinde karşılaşacaktı. Kocasının şirketinde çalışan William MacDowell tıpkı kendisi gibi evliydi. Yine kendisi gibi kaybedeceği şey çoktu.
Renee MacRae, bu adama tepeden tırnağa aşık olmuştu. MacDowell’la sık sık görüşmeye başladılar. İkilinin arkadaşlıkları kısa zamanda tutkulu bir aşka dönüştü. Her ikisinin de evli olması ve tehlikeli bir oyun içinde olmaları ilişkilerini daha da karmaşık bir hale getirmişti. Rosemary MacDowell ile evli olan William MacDowell, eşini çok sevse de Renee MacRae ile aralarındaki çekime engel olamıyordu. Çok değil sadece birkaç yıl sonra Renee MacRae ikinci kez hamile kalacaktı. Üstelik bu kez çocuğunun babası Gordon MacRae değil, sevgilisi William MacDowell olacaktı.
YENİ BİR HAYATA BAŞLAMAK İSTİYORDU
Renee MacRae ve Rosemary MacDowell sık sık bir araya geliyorlardı. Her ikisi de William MacDowell’ın hayatında önemli izlere sahip iki kadındı. Rosemary MacDowell onun eşiydi. Renee MacRae ise gizli aşkı. Üstelik ikisinin yan yana pozlar verdiği görüntüler aile fotoğraflarında bile yer alıyordu. Keza William MacDowell, Renee MacRae’nin kocasının en güvendiği iş arkadaşlarından biriydi. Herkesin herkesle yakın arkadaş olduğu bu tehlikeli oyunda Renee MacRae’nin hamileliği işleri giderek karıştıracaktı.
Oğlunun babasının William MacDowell olduğunu yalnızca çok az kişi biliyordu. Renee MacRae, bu sırrı yakın çevresinden yalnızca en yakın arkadaşı Valerie Steventon ile paylaşmıştı. William MacDowell’ın kendisine sık sık yalanlar söylediğini ancak yine de ona karşı koyamadığını söyleyen MacRae, 1973 yılında doğan küçük oğlu Andrew ile birlikte yeni bir hayata başlamak istiyordu. Yakın arkadaşının büyük sırrı karşısında şaşkınlığa uğrayan Valerie Steventon, arkadaşının kendisine anlattıklarını hiçbir kimseyle paylaşmayacaktı. Fakat buna rağmen işler Renee MacRae giderek daha da karmaşık bir hale gelmeye başlayacaktı.
‘BANA KARISINI ASLA TERK ETMEYECEĞİNİ SÖYLEDİ’
Renee MacRae, 1975 yılında kararını verdi ve kocasıyla yaşadığı evden taşınma kararı aldı. Resmi olarak boşanmayı henüz düşünmüyordu ancak daha fazla eşiyle birlikte aynı evde de yaşamak istemiyordu. McRae, kocasına sevgilisinin kim olduğunu söylemedi. Gordon MacRae’nin maddi yardımlarını kabul eden Renee MacRae’nin aklında tek bir hayal vardı. Küçük oğlu Andrew ve onun babası William MacDowell ile yeni bir hayata adım atmak istiyordu. Bu yolda ilk adımı atmış ve kocasıyla evleri ayırmıştı.
Fakat ortada ciddi bir sorun vardı. MacDowell eşinden ayrılmak istemiyordu. Yakın arkadaşı Valerie Steventon ile yaptığı bir sohbette Renee MacRae, duygularını şöyle ifade edecekti:
“Bana karısını asla terk etmeyeceğini söyledi. Oysa ben onunla yeni bir gelecek kurmak istiyordum.”
Renee MacRae’nin vazgeçmeye niyeti yoktu. Ama ne yaparsa yapsın William MacDowell’ı ikna etmeyi bir türlü başaramıyordu. Henüz hayatının son günlerini yaşadığının farkında değildi.
‘ÖZELLİKLE ANDREW’LA GELMEMİ İSTİYOR’
Renee MacRae başına geleceklerden habersizdi. Küçük Andrew, William MacDowell’ı gördüğünde ona “Baba” diye seslenmeye başlamıştı. Renee MacRee, MacDowell ile birlikte Shetland’a taşınma hayalleri kurarak sessizce evi toplamaya başlamıştı. William MacDowell ise eşi Rosemary MacDowell ile inşa ettikleri evde mutluydu ve yıllardır alıştığı konforlu yaşam tarzını kaybetmeye niyeti hiç yoktu. O, William MacDowell ve küçük oğluyla birlikte yeni bir hayat kurma hayalleri kurarken sevgilisi ise onu öldürme planları yapıyordu. İkili arasındaki ilişki artık önemli bir dönüm noktasındaydı.
Takvimler 1976’nın sonlarını gösterdiğinde MacRae artık süreci hızlandırma peşindeydi. Büyük oğlu Gordon Junior’ı babasının yanında bırakıp küçük oğlu Andrew’u yanında götüren 36 yaşındaki kadın, bir gün yakın çevresine Kilmarnock’taki ablasının evine gideceğini söyledi. Yakın arkadaşı Valerie Steventon ise gerçeği biliyordu. MacRae aslında MacDowell ile farklı bir yerde buluşacaktı. İkili birlikte bir otel odasına gidecekler ve gözlerden uzak bir şekilde yüzleşerek ilişkilerini gözden geçirecekti. Steventon, arkadaşına “İyi bir hafta sonu geçir Renee ama kavga etmek yok” dedi ve minik Andrew’a bakıcılık yapmayı teklif etti. Fakat Renee MacRae bu teklifi, “William onunla üçlü bir şekilde vakit geçirmek için özellikle Andrew’la gelmemi istiyor” diyerek kabul etmedi. Renee MacRae bu telefon konuşmasından sonra kayıplara karıştı.
ÖNCE İNKAR SONRA İTİRAF ETTİ
Polis, 12 Kasım 1976’da ihbar edilen olay yerine gittiğinde yanmış bir lüks araçla karşılaştı. Renee MacRae ve küçük oğlu Andrew kayıptı. Renee McRae’nin Kilmarnock’taki ablasını telefonla arayan Gordon MacRae, eşinin oraya hiç gitmediğini öğrendi. Yanan araç MacRae’nin kocası Gordon MacRae’nin iş yerine aitti ve Renee tarafından kullanıldığı biliniyordu. Renee McRae’nin araçta olup olmadığı bilinmiyordu ama kadının kayıplara karışmasından ötürü araçta olduğu ve cesedinin yanmış olduğu düşünülüyordu. Araçtaki tüm kanıtlar özellikle yok edilmiş gibiydi. Renee McRae günlerce bulunamayınca paniğe kapılan kadının yakın arkadaşı Valerie Steventon, polise bildiği her şeyi tek tek anlattı. Steventon’ın iddiaları sonrasında gözaltına alınan William MacDowell, önce MacRae ile ilişki yaşadığını inkar etti. Ancak köşeye sıkıştığında polise Renee McRae ile sevgili olduklarını söyleyen MacDowell, Andrew’un babası olduğunu bildiğini itiraf etmek zorunda kaldı.
MacDowell’ın itiraflarından sonra Gordon MacRae adeta çılgına döndü ve MacDowell’ın iş yerindeki görevine son verdiğini duyurdu. Polise, “Ben Renee’ye Shetland’a taşınacağımızı ya da orada ona bir iş veya ev temin ettiğimi hiçbir zaman söylemedim” diyen MacDowell, kadının kendisini tehdit ettiğini söyledi. İfadesinde “Beni, eğer karımı terk edip onunla birlikte yaşamazsam işte o zaman Andrew’un babası olduğumu açıklamakla tehdit etti” diyen MacDowell, bir başka kadınla ilişkisi olduğunun duyulması halinde yaşayacağı kayıplardan ötürü çok korktuğunu söyledi. Tüm bu iddialarından daha çarpıcı olan ise şuydu: MacDowell, soruşturmadan günler sonra basına konuştu ve polis merkezinde söylediği her şeyi kamuoyu ile paylaştı. Yıllarca sakladığı gizli aşkını artık tüm ülke biliyordu. İlginç olan Renee MacRae’nin yaşadığını iddia etmesi ve kadının aslında kaybolmadığını, sürekli kendisine şifreli telefon çağrıları ilettiğini söylemesiydi.
DOLANDIRICILIK YAPTIĞI ORTAYA ÇIKTI
Polis, zaman içerisinde olayla ilgili birkaç görgü tanığına ulaştı. Bir çiftçinin karısı olan Eva MacQueen, yanan aracın bulunduğu yere yakın bir bölgede kan donduran bir çığlık duyduğunu söyledi. Bir başka tanık ise Renee MacRae’nin bulunduğu düşünülen ve yanan aracın hemen yanında başka bir arabanın park halinde olduğunu ancak daha sonra hızla bölgeden uzaklaştığını paylaştı ekiple. William MacDowell şüpheli olsa da polisin elinde önemli bir kanıt yoktu. Bu noktadan sonra MacDowell’ın davranışlarını daha dikkatle gözlemlemeye başlayan polis, adamın hareketlerindeki tuhaf ve tutarsızlığı notlarına ekledi.
Bu esnada cesetlerin bir taş ocağına atılmış olabileceği düşünülerek incelemeler yapıldı, fakat girişim başarısızlıkla sonuçlandı. 1980 yılına gelindiğinde çevresindeki baskıdan ve dedikodulardan bunalan MacDowell, göçebe bir hayata geçiş yaptı. Önce ülke içinde Aberdeen’e, daha sonra ise Suudi Arabistan’a taşındı. İskoçya’ya döndüğünde ise Gordon MacRae’nin şirketinden kovulduktan sonra çalışmaya başladığı bir güvenlik şirketinde dolandırıcılık yaptığı ortaya çıktı ve hapis cezası aldı. Daha sonra aldığı bu hapis cezası para cezasına çevrildi.
‘ZAMAN ASLA ACIYI HAFİFLETMEZ AMA…’
MacRae ve oğlunun kaybolmasıyla ilgili 1976, 1987 ve 2004’te açılan soruşturmalar başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ağustos 2018’de dosya tekrar incelendiğinde ve MacDowell’ın peş peşe işlediği dolandırıcılık suçları eklendiğinde kayıp davası bir kez daha gündeme geldi. Geçtiğimiz günlerdeki karar duruşmasında jüri tarafından suçlu bulunan 80 yaşındaki MacDowell’ın 46 yıl önce sevgilisi MacRae ve oğlu Andrew’un ölümünde pay sahibi olduğu ve katilin kendisi olduğu açıklandı. Mahkeme kararında cinayetlerin önceden tasarlanmış bir şekilde gerçekleştiğinin ortada olduğuna yer verildi. 3 saat 45 dakika süren karar duruşmasında suçlu bulunan ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan katil MacDowell hayatının geri kalanını parmaklıklar ardında geçirecek.
Adalet yerini bulsa da cesetlere ise henüz ulaşılamadı. Renee MacRae ve minik Andrew’un cesetlerine neredeyse yarım yüzyıldır ulaşılamamış olsa da kayıp anne ve oğlun katilinin MacDowell olduğuna karar verilmesiyle birlikte İskoçya tarihindeki en gizemli ve sansasyonel davalardan biri de sona ermiş oldu. Renee MacRae’nin kız kardeşi Morag Govans’ın mahkeme çıkışında basın mensuplarına söylediği şu sözler her şeyi özetler nitelikteydi: “Zaman asla acıyı hafifletmez ama bir suçun ortaya çıkartılması hepimize biraz umut verir. Belki bir gün bu umut daha da çoğalır…“