Suriye’de kirli oyun! PKK’nın terör kantonlarını İran kurdu

Terör örgütü PKK ile 1980’lerin başından itibaren yakın ilişki kuran İran’ın, Suriye’de kurulan terör kantonlarının da bir numaralı aktörü olduğu ortaya çıktı. Uzun yıllar terör örgütü içerisinde kalan Hoşeng Osi, Türkiye Gazetesi‘ne kirli iş birliğinin detaylarını anlattı. Kanton fikrini ilk ortaya atan eski İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, 2011 yılı sonunda sözde PKK yöneticileri ile Kamışlı’da görüştü ve Esad’a karşı savaşmamaları karşılığında özerk bölge vaadinde bulundu. Taraflar anlaştı; el-Cezire, Kobani ve Afrin kanton adı altında PKK’ya rüşvet olarak verildi.

TAHRAN, PKK’YI KULLANIYOR

İran rejiminin, terör örgütü PKK’nın kurulduğu ilk dönemden bu yana çok amaçlı kullandığını kaydeden Osi, İran-PKK irtibatını ilk olarak örgütün kurucu kadrosunda yer alan Mehmet Karasungur tarafından sağlandığını anlattı. İlişki ağının Tahran tarafında ise, daha sonra Dışişleri Bakanlığı da dâhil İran’da bir çok kritik görevlerde bulunacak olan Ali Ekber Velayeti bulunuyordu. Velayeti, örgütün elebaşı Öcalan ile Suriye’nin başkenti Şam’da birçok defa görüştü.

ÖCALAN MEKTUP YAZDI

Örgütten ayrılan ve Avrupa’ya sığınan Hoşeng Osi, 20 yıl kaldığı terör örgütünün ilk kamplarını kurduğu Bekaa ve sonrasında yerleştiği Kandil süreçlerinde de İran’dan büyük destek gördüğü bilgisini paylaştı. Osi, Bekaa kampları ile ilgili “Ali Ekber Velateti o dönem Suriye’nin kontrolünde olan bölgenin PKK’ya tahsis edilmesi ve lojistik ihtiyaçlarının karşılanması konusunda önemli rol oynadı” dedi. Yakın dönem yaşananlara dönük önemli bilgiler veren Osi, röportajında şunları anlattı: Öcalan, İtalya’nın başkenti Roma’dayken, 15/12/1998 tarihinde Celâl Talabani’ye uzun bir mektup gönderip kendisinden İran ile arabuluculuk yapmasını istedi. O dönem Öcalan’ın hedefi İran ve Talabani’nin nüfuz alanına giren bölgelerde idi. Kandil hiçbir biçimde gündemlerinde yoktu. Bu sebeple Talabani ile yoğun görüşme yürüttü. Bununla birlikte Rusya ve Yunanistan ile de bağlantı kurdu ancak bu temaslarında hayal kırıklığı yaşadı. İşte o süreçte İran devreye girdi ve Kandil seçeneği ortaya çıktı.

SİLAHLI MÜCADELE ŞARTI

PKK içerisinde Öcalan’ın yakalanmasını takip eden dönem silahlı mücadeleyi durdurma, Kürt meselesini çözme amaçlı barışçıl bir projeleri düşünme süreçleri yaşandı. O dönem İran devreye girdi ve çatışmanın devam etmesini sağladı. Şii rejim için ateş ve savaşın devam etmesi çok önemliydi. Kandil’e bunu dayatan İran oldu. Bu noktada başarılı da oldular.

Suriye’de iç savaşının çıktığı ilk günler PKK yapısı içerisindeydim. Belçika’nın başkenti Brüksel’e 22 kilometre uzaklıktaki Denderleeuw köyünden yayın yapan ROJ TV’de çalışıyordum. Örgütün medya sorumlusu Mustafa Karasu’dan bir talimat aldık; Kürtleri ve Suriyelileri Esad rejimine karşı gösteri yapmaya teşvik etmemizi istedi ve PKK’nın Arap Baharı’nı desteklemeye karar verdiğini söyledi. Talimatları ve emirleri yerine getirdik. PKK’nın Esad rejimine karşı Kürt ve Suriye halkının taleplerinin yanında durduğu o an bu karardan mutluydum. Bu durum iki ay sürmedi. PKK liderinin İmralı cezaevinden avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamalarla PKK’nın medya söyleminin tonu değişti. İlk baştaki çıkış bir şantajdı ve sonrasında pazarlık dönemi başladı.

KANTON RÜŞVETİ

Öcalan, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklama ile Esad’a kapı aralıyor ve muhatabın Kürt aşiretler değil; PYD olduğunu söylüyordu. Buna karşılık ‘taleplerimiz karşılanmazsa muhaliflerin yanında duracağız’ diyerek Esad’ı tehdit etmişti. Bir yandan bu pazarlıklar sürerken diğer yandan Kandil, Salih Müslüm, Eldar Halil, İlham Ahmad gibi kadroları Suriye’ye göndermiş silah ve cephane sevk etmişti. İran’ın araya girmesi ile rejim, yapılan şantaja boyun eğdi. Temmuz 2012’de ‘Demokratik Özerk Yönetim’ adı altında Cezire, Kobani ve Afrin kanton olarak ilan edildi ve PKK’ya rüşvet olarak verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir