Tarihi bölgede milattan önceye dayanan, Osmanlı Döneminde ise geliştirilen zeytin yetiştiriciliği Trabzon’da son dönemde yeniden gündeme geldi. Trabzon’un Beşikdüzü ilçesi ile Of İlçesine kadar uzanan sahil şeridi boyunca zeytin yetiştiriciliğinin ön planda olduğu Vazelon Manastırı kayıtlarında yer aldığını belirten Araştırmacı Yazar Zehra Topal, bölgede zeytin ve zeytinyağı üreticiliğinin yıllar sonra yeniden canlandırılmasının hem bölge ekonomisi hem de eko turizme büyük katkı sağlayacağını söyledi.
“YÖRE HALKI ZEYTİNE VE ZEYTİNYAĞINA YABANCI DEĞİL”
Araştırmacı Yazar Zehra Topal, yöre halkının zeytine ve zeytinyağına yabancı olmadığını belirterek “Vazelon Manastırı kayıtlarında bu bölgede 13-14 yüzyılda zeytin yetiştirildiğini yazıyor. Demekki zeytin vardı. Osmanlı fethinden sonra burada baya bir zeytin ağacı varmış. Gelirler öncelikle kilise vakıfların tahsis edilmiş sonra sancak beyine ama gelirlerden bazılarının kiliseye gitmesi bin 850’lere kadar sürmüş. Sümela bunların içinde. Kuştul ve Gümüşhane’de bulunan Hıdırellez Manastırı bunların içindeymiş. Bunların vakıf statüleri devam etti ve zeytinlerden onlara gelirler gitti. Çok zeytin ağacı vardı, tahrirler onu gösteriyor. 1486 yılında Trabzon kazasında toplam zeytinyağı 294 bin litre, 1554 yılında 223 Bin 800 litre, 1583 yılında 234 Bin litre yağ üretildi. Çok azı ise sofralık olarak satılmış. Bursa, Selanik ve Trabzon en çok zeytinyağı yetiştirilen şehirlerdi. Daha sonra bu azalıyor. Eynesil’den Of’a kadar sahil kesimleri zeytin ağaçları ile kaplıydı. Ayasofya’nın etrafında Evliya Çelebi çok güzel zeytin bahçeleri olduğunu Akçaabat’ın etrafının tamamen zeytin ağaçlarından kaplı olduğunu yazıyormuş. Çarşıbaşı’nın merkezinde 1 ay zeytin toplandığını ben bir öğretmenden duydum. Sonra bu zeytinlerde hastalık oluşmuş. Gayri müslimler gidince buna önem verilmedi deniyor. Muhacirlikten dönenler zeytinlikleri yakmışlar. 1940’larda zeytinlerde hastalık oluşmuş. Devlet derenin kenarına kazanlar kurdurmuş. Zeytinler ilaçlanmış ama buda fayda etmemiş. Bütün zeytinler kurumuş, Vatandaşlar da kuruyan zeytinleri kesmiş ve yerine başka şeyler dikmiş” dedi.
Sahil kesiminde Akdeniz iklimi bulunduğunu belirten Topal, “Çarşıbaşı-Yoruz burnu ile Trabzon arasında Akdeniz tipi iklim var. Halen daha zeytin var burada. Mersin ve Akçakale’de yetişiyor. Karayolları Zeytinliği dediğimiz bölgede en iyi zeytinyağı çıkan zeytinlikler bulunurdu” ifadelerini kullandı.
“EVLİYA ÇELEBİ TRABZON ZEYTİNYAĞI İÇİN ‘ALTIN SARISI’ İFADESİNİ KULLANMIŞ”
Eski Trabzon Tarım ve Orman İl Müdürlerinden ve Doğa-tarih Derneği 2. Başkanı Ali Çankaya ise yaptığı açıklamada “Bu bölge de zeytincilik Evliya Çelebi’nin 1640 yılında Trabzon’a gelişiyle gündeme gelmiş ve Ayasofya’da irem bağları var demiş. Akçaabat’ta kiraza benzeyen zeytin var demiş ve o dünyanın en iyi zeytini demiş. Burada 7 çeşit zeytin olduğundan bahsetmiş. Ancak yağ zeytini denilen çeşide ise ‘Trabzon’un zeytinyağı altın sarısıdır’ diye sözlerine ilave etmiş. Bugün geldiğimiz noktada Akçakale’de bir kazı çalışması yürütülüyor. Burada kale ortaya çıktığı gibi kültürel-sosyal eko turizminde mutlaka buna paralel olarak yürütülmesi lazım. O alan içersinde zeytin ağaçlarının yeniden dikilmesi lazım. Tarihi zeytin ağaçları bulunuyor burada. Zeytin ağaçlarında bulunan pijleri dikmek suretiyle üretim yapılabilir. Burada piknik alanı düşünülürken zeytin ağaçları mutlaka olmalı. Trabzon has patlıcan inciri ve Trabzon Hurması da yerini mutlaka almalı. Yöresel bitki örtüsüyle bu kale tamamlanmalıdır. Özellikle sahillerde zeytinliklerimiz vardı. Şimdi villalarla, otellerle yada ev yapmak suretiyle buradaki zeytinler söküldü. 1940-80’ler arasında tütün ziraat yapmak isteyenlerle birlikte fındık yapmak isteyen arkadaşlarımız zeytinlikleri söktü. Zeytin zenginliktir. Kutsal bir meyvedir. Türk milletinin kültüründe çok önemli bir yer işgal etmektedir. Akçakale’de yapılan bu kalenin turizme açılması noktasında eko turizm kapsamında mutlaka zeytinliklere yer verilmeli. Buradaki geçmiş kültürde mutlaka anlatılmadır. Yomra ile Yoroz arası Akdeniz iklimi olan bir alandır. Rahatlıkla bu bölgede de yetişebilir. Evlerin bahçelerine rahatlıkla dikilebilir ve mevcut olanları da korumalıyız” şeklinde konuştu.
“ZEYTİN BU BÖLGEDE YENİDEN YETİŞTİRİLEBİLİR”
Peyzaj Mimarlar Odası Trabzon Şube Başkanı Ahmet İhsan Hacıfettahoğlu da zeytinin geçmişte burada yetişmiş olmasının bugün de yetişeceğinin kanıtı olduğunu belirterek “Buranın ikliminin zeytine uygun olduğu biliniyor. Yalnız geçmişte yapılan hatalardan ve uygulamalardan zeytincilik bu bölgede azalmış ama yeniden artırılabilir. Bunun için öncelikle buradaki zeytinin değerini artırmamız gerekiyor. Coğrafi işaret belgesi alınıp buradaki zeytinler gerçek değerinde satılabilirse zeytincilik yeniden gelişecektir. Zeytin, peyzaj mimarisi açısından da çok önemlidir. Bununda tekrar hayata geçirilmesi gerekiyor. Tarım arazisindeki zeytinlerden değil üretilip fidan haline getirilip peyzajda kullanılmasını biz öneriyoruz” diye konuştu.
Hacıfettahoğlu, turizm olarak ise kalenin düzenlemesinde kesinlikle yerli Akçaabat zeytinin kullanılması gerektiğini ifade ederek “Buranın peyzaj çalışması yapılırken projeci bitkilendirme çalışmasında yerli bitkileri kullanacak. Aynı zamanda zeytini de ön plana çıkarması gerekir. Akçaabat’taki zeytin bahçelerinin bir peyzaj mimarı tarafından düzenlenerek truzime kazandırılması gerekir. Zeytin’i toplayabileceği, zeytinyağının üretimini görebileceği ve satın alabileceği bir alan oluşturulursa Akçaabat zeytini de eko-turizme kazandırılacaktır” dedi.